LEANARDO DA VINCI'NİN ARTIK HEPİMİZİN TANIDIĞI ESERİ: MONA LISA
Sanatçı: Leonardo da Vinci
Yılı: 1503-1507 / 1519
Sergilendiği yer: Louvre Müzesi, Paris
Hakkında en fazla konuşulan sanat eserlerinden biri… Mona Lisa. İtalyan Rönesansı’nın başyapıtı olarak değerlendirilen Mona Lisa tablosundaki kadının kim olduğu bilinmiyor. Genel kanı, zengin bir İtalyan olan Francesco del Giocondo’nun karısı Lisa Gherardini olduğu ve eşinin siparişi üzerine resmin yapıldığı yönünde. Dünyanın en pahalı tablolarından olan Mona Lisa, 1962’de dünyanın en yüksek sigorta değerine sahip sanat eseri olma unvanıyla Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi.
Dikkatli bakarsanız Mona Lisa’nın kaşları olmadığını göreceksiniz. Bu konu sanat dünyasında farklı yorumlara neden olmuş. Kimileri dönemin yüksek kesim modasının böyle olduğunu öne sürerken kimileri tablonun yarım kalmış olmasına yoruyor. Paris’teki Louvre Müzesi’nde sergilenen Mona Lisa, genel algının aksine oldukça küçük bir tablo. Tablo, herhangi bir zarar gelmemesi için kurşun geçirmez camla kaplı şekilde sergileniyor.
Mona Lisa 1911 yılında Louvre Müzesi’nden çalınmış. Tablonun çalınmasıyla üzüntüye boğulan binlerce insan Louvre’a akın edip tablonun yerinde oluşan boşluğa çiçekler, notlar vs. bırakmış. Daha önce Louvre’dan çalınan eserleri satın aldığı tespit edilen Pablo Picasso da Mona Lisa’nın çalınması olayıyla ilgili sorgulanmış!
YAPILDIĞI DÖNEM İÇİN OLDUKÇA SIRA DIŞIYDI: THE BIRTH OF VENUS (VENÜS’ÜN DOĞUŞU)
Sanatçı: Sandro Botticelli
Yılı: 1484–1486
Sergilendiği yer: Uffizi Galerisi, Floransa
Yine en aşina olunan tablolardan birinden bahsedeceğiz; Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu tablosu. Venüs’ün Doğuşu, Roma mitolojisinde güzellik, doğurganlık ve aşk tanrıçası olan Venüs’ü tasvir ediyor.
Yapıldığı dönemde Venüs’ün Doğuşu oldukça sıra dışı bir eserdi zira Orta Çağ sanat dünyasında Hıristiyanlık etkileri hakimdi ve çıplaklık, eserlerde nadiren bulunurdu. Ancak hümanizm akımının ortaya çıkışıyla Antik Roma mitlerine duyulan ilgi yeniden alevlendi ve böylece çıplaklık içeren tablolar yaygınlaştı.
Tabloda tanrıça Venüs’ü tıpkı mitolojide geçtiği gibi bir deniz kabuğunun içinden doğarken görüyoruz. Aslında tablodaki tek üstün varlık Venüs değil. Venüs’ün sol tarafında, deniz köpüğüne üfleyerek Venüs’ün doğmasını sağlayan batı rüzgarı tanrısı Zephyros ve sağ tarafında da kıyıya adım atan Venüs’ü örtmek üzere yaklaşan nemf (mitolojide su perisi) var.
BİR AKIL HASTANESİNİN PENCERESİNDEN BAKIYORUZ: THE STARRY NIGHT (YILDIZLI GECE)
Sanatçı: Vincent van Gogh
Yılı: 1889
Sergilendiği yer: Modern Sanat Müzesi, New York
Yıldızlı Gece tablosunu bilmeyen yoktur herhalde. Zira günümüzde çoraplardan çantalara tişörtlerden kahve kupalarına kadar neredeyse her şeyin üstüne basılıp satılan, dolayısıyla muhtemelen Van Gogh’u mezarında döndüren tablo bu.
Tablo, ressamın tedavi gördüğü akıl hastanesinin penceresinden görünen bir köyün gün doğumundan az önceki görünüşünü tasvir eder.
Hakkında en çok konuşulan ve değer verilen tablolardan biri olan Yıldızlı Gece, sanatçı tarafından başka bir ressama yazdığı mektupta ‘başarısızlık’ olarak nitelendirilmiş. İronik, değil mi?
'DOĞANIN İÇİNDEN BİR ÇIĞLIK HİSSETTİM': THE SCREAM (ÇIĞLIK)
Sanatçı: Edvard Munch
Yılı: 1893
Sergilendiği yer: Munch Müzesi, Oslo
Yaygın bilinen adıyla Çığlık tablosu, modern yaşamın yarattığı aşırı baskıya en ilkel tepki olarak yorumlanır. Norveçli ressam Edvard Munch, tablonun hikayesini şu sözlerle ifade ediyor:
“Bir akşam yolda yürüyordum. Bir yanımda şehir öteki yanımda körfez kıyısı vardı. Yorgun ve halsiz hissediyordum. Durdum ve körfeze doğru baktım. Güneş batarken bulutların rengi kan kırmızısına dönüyordu. O an doğanın içinden bir çığlık hissettim. Sanki o çığlığı gerçekten duymuştum. Bu resmi çizdim, bulutları da gerçek kan gibi çizdim.”
BİR ŞAŞKINLIĞIN BETİMLENMESİ: THE LAST SUPPER (SON AKŞAM YEMEĞİ)
Sanatçı: Leonardo da Vinci
Yılı: 1495–1498
Sergilendiği yer: Santa Maria delle Grazie Kilisesi, Milano
Batı dünyasının en aşina olunan tablolarından biri olan Son Akşam Yemeği, 15. yüzyıl sonlarına doğru Leonardo da Vinci tarafından yapılan bir resim. İncil’de anlatıldığı şekliyle Hz. İsa ve 12 havarisinin son akşam yemeğinin resmedildiği eserde, Hz. İsa’nın havarilerden birinin ona ihanet edeceğini açıkladığında yaşanan şaşkınlık betimleniyor. Son Akşam Yemeği, da Vinci tarafından kilisenin duvarına direkt olarak resmedildiği için herhangi bir yere taşınması mümkün değil ve resim oldukça büyük.
PEK ÇOK GİZLİ ANLAMLA DOLU: THE PERSISTENCE OF MEMORY (BELLEĞİN AZMİ)
Sanatçı: Salvador Dali
Yılı: 1931
Sergilendiği yer: Modern Sanat Müzesi, New York
Sürrealizm akımının en meşhur eserlerinden olan Belleğin Azmi, İspanyol ressam Dali tarafından yapıldı. Popüler kültürde sıkça atıfta bulunulan bu tablo kimi zaman Belleğin Azmi kimi zaman Eriyen Saatler olarak geçer.
Bakar bakmaz gizli anlamlarla dolu olduğu kolayca anlaşılan Belleğin Azmi tablosunda ortadaki figürün Dali’nin self portresi olduğu düşünülüyor. Garip şekilli figürün üstünde erimiş gibi duran bir saatin benzerlerini ölü ağacın dalında ve ağacın altındaki dikdörtgenimsi yerde de görüyoruz. Karınca ve sinekler, ölmüş de çürüyen bir canlıymış gibi saatlerin etrafına akın ediyor. Dakik ve metalik nesneler olan saatleri organik ve yok olabilir şekilde sunan Dali, bir çeşit çelişki oluşturuyor. Bu saatler uzay ve zamanın somut sembolü. Tablodaki gibi ‘erimeleri’, insanlığın durağan evrensel düzen algısının nasıl çöktüğünü ifade ediyor.
WYETH'IN İLHAM PERİSİ: CHRISTINA’S WORLD (CHRISTINA’NIN DÜNYASI)
Sanatçı: Andrew Wyeth
Yılı: 1948
Sergilendiği yer: New York Modern Sanat Müzesi
Christina’nın Dünyası, 70 sene sonra dahi sanat severleri büyülemeye devam ediyor. Tabloda yerde oturur gibi duran ve yüzünü göremediğimiz kadın, sanatçı Andrew Wyeth’in komşusu ve ilham perisi olan Anna Christina Olson.
Olson’ın sanatçının ilham perisi olduğunu söylememizin sebebi, Wyeth’in üç diğer tablosunda daha kadını görmemiz. Olson gençken kaslarını etkileyen bir hastalığa yakalanmış. Bu yüzden yürüme yetisini kaybetmiş. Tekerlekli sandalye kullanmayı da reddeden kadın, tıpkı tabloda görüldüğü gibi sürünerek hareket ediyormuş.
KENDİSİ GİBİ HİKAYESİ DE ÜRKÜTÜCÜ: SATURN DEVOURING HIS SON (ÇOCUKLARINI YİYEN SATÜRN)
Sanatçı: Francisco Goya
Yılı: 1819-1823
Sergilendiği yer: Prado Müzesi, Madrid
Görür görmez insanı dehşete düşüren Çocuklarını Yiyen Satürn tablosunun ortaya çıkma hikayesi de en az kendisi kadar ürkütücü. İspanyol ressam Francisco Goya, zamanında evinin duvarlarındaki sıvaların üstüne Kara Resimler adlı bir resim serisi çizmiş. Çocuklarını Yiyen Satürn de o tablolardan biri. Goya’nın ölümünün üzerine resimler tuvale aktarılmış ve o günden beri Madrid’deki Prado Müzesi’nde sergileniyor.
Çocuklarını Yiyen Satürn tablosundaki adam, Roma mitolojisinde geçen ve çocuklarından birinin kendisini devireceğine inanan tanrı Satürn. Mitolojik anlatıya göre Satürn, bu korkusu yüzünden çocuklarını doğar doğmaz yemiş. Tabloda da çocuklardan birini yediği ana şahitlik ediyoruz.
EN BİLİNENLERDEN BİRİ DAHA: GIRL WITH A PEARL EARRING (İNCİ KÜPELİ KIZ)
Sanatçı: Johannes Vermeer
Yılı: 1665
Sergilendiği yer: Mauritshuis, Hague
Vermeer’in İnci Küpeli Kız tablosu oldukça popüler ve sıkça karşımıza çıkan tablolardan biri. Tablodaki genç kadının kim olduğuna dair net bir bilgimiz yok. Sanatçının kızı ya da sevgilisi olduğu öne sürülüyor ama kesin olarak bilinmiyor.
Aslında tabloda önemli olan kişinin kim olduğu da değil. Karanlık ve bulanık bir arka plana sahip olan tabloda ilk bakışta dikkati çeken şey modelin bakışları, ifadesi, yüz hatları. Modelin yüzünü yumuşak şekilde tasvir eden Vermeer’in figür oluşturmak için çizgilerden ziyade ışıktan faydalandığını görüyoruz. Aynı şekilde genç kadının dudaklarında ve küpesinde gördüğümüz yansımalar, farklı yüzeylerde ışığın etkilerini göstermek için yapılmış. Dolayısıyla İnci Küpeli Kız, resmedilen kişinin kimliği değil sanatçının yetkinliğini göstermesi açısından önem taşıyor.